BLOG

Kalite ve kapasitemizle küresel pazarda liderliğimiz daha da güçlenecek

23 Ocak 202511 dk okuma

“Ülkeler, hayati öneme sahip buğdayın gerek üretimi, gerekse ticareti üzerine oluşturulacak politikalar önemini gün geçtikçe artırmaktadır. Pandemiyle birlikte savaşlar ve jeopolitik risklerle dünyada gıda güvenliği, gıda krizi karşısında; “yükselen değer” olarak görülen tarım, artık küresel ölçekte izlenmesi ve yönetilmesi gereken bir alan olmuştur. Türkiye, sahip olduğu üretim kapasitesi ve kalite standartları ile un ihracatında küresel pazarda liderliğini daha da güçlendirecektir.”


Türk un sanayisi ihracatta yaşanan yüzde 17’lik düşüşe ragmen dünya şampiyonluğunu kesintisiz 11 yıla çıkardı. Türkiye’nin ihracatına katkıda bulunmak isteyen Tekbaş Un da Marmara Bölgesinde yeni fabrika kurmayı planlıyor. Tekbaş Un Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Emre Tekbaş, un sektöründeki 25 yıllık deneyimlerini, teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarıyla sektöre kattıkları yenilikleri BBM Dergisine anlattı. Şirketin, tam otomasyonlu sistemlerle desteklenen üretim süreçleri, sürdürülebilirlik odaklı enerji yatırımları ve yeni fabrika yatırımının hedeflerini güçlendirdiğini vurguladı. Aynı zamanda Türkiye Un Sanayicileri Federesyonu Başkan Yardımcısı olan Hüseyin Emre Tekbaş, Türk un sektörünün ihracatta karşılaştığı zorluklara rağmen dünya liderliğini koruyarak, inovasyon ve kalite odaklı yaklaşımıyla büyümeye devam edeceğini belirtti.

Emre Bey, röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Çeyrek asırdır un sektöründe olan Tekbaş Un’un üretim faaliyetleri, teknoloji vee Ar-Ge çalışmaları hakkında neler söylemek istersiniz?

Hüseyin Emre Tekbaş
Tekbaş Un Yönetim Kurulu Başkanı

Fabrikamızın depolama, temizleme, üretim ve paketleme birimlerinin tamamı, en son teknolojiyle donatılmış, tam otomasyonlu sistemlerden oluşmaktadır. Bu yenilikçi altyapı, maksimum verimlilik ve minimum hata payıyla üretim süreçlerimizi kesintisiz bir mükemmeliyet anlayışıyla sürdürmemizi sağlamaktadır. Üretimin her bir aşaması, alanında uzman, deneyimli ekipler tarafından anlık ve sürekli olarak denetlenmekte, süreç boyunca kalite ve güvenlik standartlarından ödün verilmemektedir.

Buğdayın depolama sürecinden un haline gelmesine kadar geçen tüm aşamalar, laboratuvar onayına tabi tutularak hassas bir şekilde yönetilmektedir. Standartlarımızın dışında herhangi bir durum tespit edildiğinde, gecikmeksizin müdahale edilmekte ve gerekli düzenlemeler titizlikle uygulanmaktadır. Süreçte kullanılan tüm makineler, hem en yüksek verimlilik seviyesine ulaşmak hem de enerji tüketimini minimize ederek karbon ayak izimizi azaltmak için özel olarak tasarlanmıştır. Bu tasarım anlayışı, insan hatasını en aza indirirken çevresel sürdürülebilirliğe de katkıda bulunmaktadır.

Nihai ve ara ürünler, Ar-Ge merkezimizde kapsamlı kalite kontrol süreçlerinden geçirilmekte ve yalnızca tam onay almış ürünler sevkiyata yönlendirilmektedir. Ar-Ge merkezimiz, yalnızca ürün uygunluk kontrolleriyle sınırlı kalmayıp, mevcut ürünlerin iyileştirilmesi, müşteri talepleri doğrultusunda yeni ürün geliştirilmesi ve sektörel gerekliliklere uygun kalite standartlarının belirlenmesi gibi stratejik süreçlerde de hayati bir rol oynamaktadır. Bu bütünsel yaklaşım, üretim süreçlerimizin dengeye alınmasında ve inovasyon odaklı ilerleyişimizin sürdürülebilirliğinde kilit bir öneme sahiptir.

Tesislerinizde Endüstri 4.0 teknolojisini kullanarak üretim yapıyorsunuz. Bunun size sağladığı avantajlar nelerdir?

Endüstri 4.0 prensiplerini benimseyerek üretim süreçlerimizi ileri bir teknoloji altyapısı üzerine inşa etmiş bulunmaktayız. Bu yenilikçi yaklaşım, insan kaynaklı hata olasılığını minimuma indirirken, bakım, onarım ve arıza kaynaklı duruş sürelerini de önemli ölçüde azaltmamıza imkan tanımaktadır. Tüm sistemler, anlık veri analizi ve izleme mekanizmaları sayesinde sürekli kontrol edilmekte; olumsuz durumlar henüz ortaya çıkmadan proaktif önlemler alınarak süreçlerimiz kesintisiz bir şekilde sürdürülmektedir.


İnsan müdahalesinin ve ürünle doğrudan temasın ortadan kaldırılması, hijyen risklerini tamamen bertaraf ederek daha güvenilir ve sağlıklı ürünlerin elde edilmesini sağlamaktadır. Üretim sürecinin ardından, otomatik paketleme makineleriyle gerçekleştirilen işlemler, insan temasını en aza indirerek hem daha hızlı hem de hijyenik bir paketleme süreci sunmaktadır. Bu sistem, yalnızca ürün kalitesini yükseltmekle kalmamakta, aynı zamanda üretim hızını artırarak müşteri memnuniyetini üst düzeye taşımaktadır.

Endüstri 4.0 ile şekillendirilmiş bu üretim anlayışı, güvenilirlik, verimlilik ve sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşmada temel bir yapı taşıdır.

Üretim ve depolama kapasitenizle ilgili bilgi vermek ister misiniz?

Tesisimiz, 50.000 ton buğday, 3.000 ton un ve 1.000 ton paketli ürün depolama kapasitesiyle sektörde güçlü bir altyapıya sahiptir. Günlük 1.000 ton un üretim kapasitemiz, yeni yatırımlarla 1.200 ton paketleme ve 100 ton mix un üretimiyle desteklenerek daha da genişletilmiştir.

Ürünlerimiz, yüksek kalite standartları ve farkındalıkla üretilmiş olmaları sayesinde, üretim süreçlerinde titizlik ve kaliteyi önceliklendiren müşterilerimizin ilk tercihi olmaktadır. Bu yaklaşım, yalnızca müşteri memnuniyetini değil, aynı zamanda sektörümüzdeki liderliğimizi de pekiştiren bir unsur olarak öne çıkmaktadır.


YENİ PAZARLAR İÇİN MARMARA’DA FABRİKA KURACAK

Önümüzdeki dönem için yeni yatırım planlarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?

Tekbaş Un olarak, Marmara Bölgesi’nde yeni bir un fabrikası yatırımı gerçekleştirmeyi planlamaktayız. Bu stratejik yatırım, bölgedeki pazarlarımız için lojistik avantaj sağlamanın yanı sıra, Marmara Bölgesi’nden ihracat gerçekleştirerek global pazarlarda etkinliğimizi artırmayı hedeflemektedir.

Yatırımımız, yalnızca operasyonel verimliliğimizi güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda bölgesel ekonomiye katkıda bulunarak büyüme stratejilerimize ivme kazandıracaktır. Marmara’nın stratejik konumundan faydalanarak hem iç hem de dış pazarlarda daha güçlü bir yer edinmeyi amaçlamaktayız.

KONYA’NIN UN ÜRETİMİ 3.5 MİLYON TON 

‘Buğday ambarı’ olarak tarif edilen Konya Ovası’nda yetişen buğdayları işleyen bir firmasınız. Konya, hammadde açısından size neler kazandırıyor?

Türkiye buğday üretiminin yüzde 10’unu karşılayan Konya’da un sanayii de gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Konya 50 un fabrikasıyla yıllık 3,5 milyon ton civarında bir un üretim kapasitesine sahiptir.

Türkiye’nin hububat ambarı olarak bilinen Konya, ürettiği tüm buğday ürünlerinde de hep ortalamanın üzerinde üretim yapmasıyla bilinen bir ildir. Baklavalık, pastalık, yufkalık, ekmeklik olmak üzere tüm lüks pazara hitap edecek ürünlere sahip olan Konya un sanayi, tüm Türkiye pazarında kabul görmüş marka olmuş firmalardan oluşmuştur. Bu durum Konya unu olarak yeni pazarlara girilmesi açısından tüm firmalarımız için büyük avantaj sağlamaktadır. Ülkemizde kişi başı ortalama 160 kilogram yıllık un ve unlu mamuller tüketilmektedir. Türk halkının gıda tüketim alışkanlıklarında vazgeçilmez bir yere sahip olan ekmek, makarna ve pastane ürünleri gibi, gıda maddeleri imalatının en önemli girdisi olan un imalatı, Türkiye’de ve Konya’da tarıma dayalı sanayi kollarının en eskilerinden birisi olarak kabul görmektedir. 

Konya’da kurduğunuz güneş enerjisi santralinizle ilgili bilgi verebilir misiniz? Bu yatırımınız, enerji ihtiyacınızın tamamını karşılıyor mu? Sürdürülebilirlik açısından size ne gibi avantajlar sağladı?

Tekbaş Un olarak, 2024 Eylül ayında tamamladığımız 6.572,50 kW kurulu güce sahip güneş enerji santrali ile yenilenebilir enerji alanında önemli bir adım attık. Konya ilinde hayata geçirdiğimiz bu yatırım, yıllık 4.871.231 kg CO2 salınımını önleyerek çevresel sürdürülebilirliğe büyük katkı sağlamaktadır. Bu miktar, karbon emisyonu açısından yıllık 727.049 ağacın dikimine eşdeğer bir çevresel etki yaratmaktadır.


Santralimiz, yıllık 10.364.500 kWh enerji üretim kapasitesiyle, 3.713 ton kömür kullanımını engelleyerek doğal kaynakların korunmasına ve karbon ayak izinin azaltılmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Bu yatırımla yalnızca çevreye duyarlı bir üretim anlayışını benimsemekle kalmıyor, aynı zamanda gelecek nesillere daha temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğumuzu da yerine getirmeye çalışıyoruz.

Tekbaş Un olarak, sürdürülebilirlik hedeflerimizi her alanda önceliklendirerek, doğaya saygılı ve geleceğe yönelik çözümler geliştirmeye kararlılıkla devam edeceğiz.

Türk un firmaları, özellikle son 6 ayda ihracat pazarlarında ciddi kayıplar yaşadı. Sizin TUSAF Başkan Yardımcılığı göreviniz hasebiyle sektörün yaşadığı sıkıntıları bize anlatabilir misiniz?

Türk un sektöründe yaşanan %17’lik ihracat düşüşü, özellikle son 6 aylık dönemde dikkat çekmekle birlikte, sektörün genel performansına ve üretim gücüne olan güvenimizi sarsmamaktadır. Türkiye’nin 2024 yılında gerçekleştirdiği 3 milyon 60 bin ton un ihracatıyla 1 milyar 160 milyon dolar döviz getirisi elde etmesi ve dünya un ihracat şampiyonluğunu koruması, sektörün küresel pazardaki güçlü konumunun devam ettiğini açıkça göstermektedir.

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin, sürdürülebilir hububat üretimini desteklemek adına buğday ithalatını sınırladığı 21 Haziran - 15 Ekim 2024 dönemi, ihracat performansını etkileyen bir faktör olmuştur. Ancak bu karar, üreticiyi maliyet artışlarına karşı koruma ve ülkemizin tarımsal üretim potansiyelini destekleme hedefleri açısından değerlidir. Dünya un ihracatındaki rekabet koşullarındaki zorluklara rağmen, Türk un sanayisi ihracat liderliğini sürdürebilmiş ve bu durum, sanayicilerimizin üretim azmi ve kalite odaklı yaklaşımını bir kez daha ortaya koymuştur.

Bu gelişmeler, sektörde stratejik planlamanın, yenilikçi çözümlerin ve sürdürülebilir tarım politikalarının önemini bir kez daha vurgulamaktadır. İhracat performansındaki bu geçici düşüşün, sektördeki dayanıklılık ve uzun vadeli vizyonla telafi edileceğine inanıyoruz. Türkiye, sahip olduğu üretim kapasitesi ve kalite standartları ile küresel pazarda liderliğini daha da güçlendirecektir.


Un ihracatında dünyanın birçok noktasına ürün veren bir ülkeyiz. Ancak bu yıl uygulanan buğday ithalat yasağı sektörü olumsuz etkiledi. Bir yanda ülkenin elinde bulunan pahalı buğday stoğu, diğer yanda kaybedilen ihracat pazarları... Bunun bir orta yolu yok mu?

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) sezon başında aldığı kararlar, hububat üretiminin sürdürülebilirliği açısından stratejik bir öneme sahip olmuştur. Ancak, Türk un sanayisinin dünya genelinde elde ettiği pazar payını korumanın da aynı derecede hayati olduğu bir gerçektir. Bu iki hedefin uyumlu bir şekilde bir araya getirilebilmesi için karar alıcılarla yapılan görüşmeler sonucunda, sektörün ihtiyaçlarına yönelik dengeli bir çözüm oluşturulmuştur.

İlk aşamada un sanayicilerimize %85 yerli ve %15 ithal buğday kullanım hakkı tanınmıştır. TMO’nun stok durumu ve piyasa koşulları dikkate alınarak bu oran şuan %75 yerli ve %25 ithal hammadde kullanımı şeklinde düzenlenmiştir. Zaman içerisinde sektörün tüm paydaşlarının ortak paydasında kararlar alınacağına inanıyorum.Bu esnek yaklaşım, hem yerli üreticinin korunmasını hem de Türk un sanayisinin küresel rekabet gücünün devamını  sağlamayı hedeflemektedir.

Tarım ve Orman Bakanlığımız ile TMO’nun, sektörün tüm paydaşlarının ortak çıkarlarını gözeterek hızlı ve etkili kararlar alabilme kapasitesi, un sanayisinin geleceği adına önemli bir avantajdır. Bu iş birliği, Türk un sektörünün dünya liderliğini sürdürebilmesi için gereken stratejik uyumu ve dayanışmayı sağlamaktadır. Gelecekte de bu yaklaşımın devam edeceğine ve sektörün hem ulusal hem de uluslararası başarılarına katkıda bulunacağına inanıyorum.


Bu yıl Türkiye ve Konya Ovası’nda buğday verimini nasıl bekliyorsunuz? 

Konya Ovası’nda hububat ekilişlerinin %95 oranında tamamlanmıştır. Özellikle geç söküm yapılan Şekerpancarı alanları dışında çiftçilerimiz ekimlerini gerçekleştirdi. Kış aylarında dönem dönem görülen ılıman havada ekilmeyen alanların ekimine fırsat vermiştir. Buğday ekilen alanların geçen senenin yüzde 5 dolayında üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Ekim-Aralık sonu arası yağışlar normale ve geçen yıla göre yüzde 30-35’lik bir azalma gösterse de bitki çıkışlarında bir sorun görülmemiştir. Bu yıl ekim işlerinin geç yapılması nedeni ile bitki çıkışları biraz geç olmuştur. Aralık ayının yağışlı geçmesi tohumların çimlenmesi için gerekli nemi sağlamış ve tohum bozulmalarının önüne geçmiştir. Meteorolojiye göre 2025 yılı Ocak ayının yağışlı geçeceği bildirilmektedir. Bitki gelişimi ve rekolte beklentileri konusunda konuşmak henüz çok erkendir. Şubat-Mart-Nisan yağış dağılımı bizlere beklentileri tahmin etmek için ışık tutacaktır. Tüm çiftçilerimize bereketli bir sezon dileriz, İnşallah istediğimiz yağışları alırız da mahsulü bol bir sezon geçiririz.

Ülke olarak küresel risklerden korunmak adına stratejik ürün olan buğday üretiminin artırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için neler yapılmalı?

Ülkemizin her bölgesinde yetiştirilebilen buğdaydan yıllık ortalama 20 milyon ton rekolte elde edilmektedir. Türkiye hububat verimliliği yıllar itibariyle bakıldığında artış görülmekle birlikte kalite yönünden istenilen oran maalesef yakalanamamıştır. Bu durum genel anlamda hububatın kıraç alanlara ekilmesinden kaynaklanmaktadır. Kaliteyi sağlama yönünde son 15 yılda ıslah çalışmaları, süne ile mücadele, sertifikalı tohum kullanımı, yetiştirme tekniklerindeki gelişmeler, ekim nöbeti gibi uygulamalarla önemli bir mesafe alınmıştır. 

Ülkeler, hayati bir öneme sahip olan buğdayın gerek üretimi, gerekse ticareti üzerine oluşturulacak politikalar önemini gün geçtikçe artırmaktadır. Pandemiyle birlikte savaşlar ve jeopolitik risklerle dünyada gıda güvenliği, gıda krizi karşısında; “yükselen değer” olarak görülen tarım, artık küresel ölçekte izlenmesi ve yönetilmesi gereken bir alan olmuştur. Tarım-gıda sektöründe; bilgi, teknoloji, kalite, standart, fiyat, rekabet, sanayi, endüstri gibi kavramlar önem kazanmıştır. Ülkemizde de tarım sektörü son 20 yılda önemli yapısal dönüşümler yaşamıştır. Tarımın geleceğine yön verecek politikalar uygulamaya geçmiştir.  Son dönemde hayata geçen; üretim planlaması, bitkisel üretim tip sözleşmesi, çiftçi kayıt sistemi yönetmeliğinde değişiklik, Ulusal Su Kurulu’nun kurulması ile başta hububat olmak üzere tarımsal üretim daha sağlıklı bir zemine kavuşma imkânı yakalamıştır. Buradaki hedef hububat üretimini ülkemizin ihtiyacı oranında dengede tutmaktır. Çünkü nüfus artışı, göçmen nüfus, artan turist sayısı, gönül coğrafyamıza yapılan yardımlar ve coğrafyamızda yaşanan karışıklıklar tüketimi doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle özellikle destek politikaları, üretim karlılığının azalması, çiftçilerin farklı ürünlere kayması karşısında azalan buğday ekim alanlarını üretim planlaması ile yeniden 8 milyon hektar seviyesine çıkarılması hedeflenmelidir. Buğday üretiminin sürdürülebilirliğinin ancak buğday üreticisinin bu faaliyetinden yeterli gelir elde etmesine bağlı olacaktır. Yerli üreticiyi korurken, sanayiciyi de yurt dışı rekabete karşı da korumak gereklidir.


Emre Bey, kendi işiniz olan Tekbaş Un Yönetim Kurulu Başkanlığı ile Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkan Yardımcılığı gibi sivil toplum kuruluşlarındaki aktif çalışmalarınızı hakında bilgi verebilir misiniz?

1984 yılında Konya’da doğdum. Üniversite yıllarım boyunca, Selçuk Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde eğitim görürken aile şirketimiz Tekbaş Un’da çalışma fırsatı buldum. Bu deneyim, işin hem teorik hem de pratik yönlerini aynı anda gözlemlememe imkan  sağladı. İş hayatının akışı içerisinde, genç yaşta yönetici olmanın ve sorumluluk almanın gereklilikleriyle tanıştım. İşletme alanında edindiğim bilgi ve becerilerle, hem işletmemizin hem de çalışanlarımızın sorumluluklarını üstlendim. Ayrıca, görev aldığım mesleki kuruluşlarda sektörümüzü ilgilendiren bölümlerin sorumluluğunu üstlenerek değerli tecrübeler kazandım ve bu tecrübelerle sektöre katkıda bulunmaya gayret ettim.

Bu profesyonel yolculuk, bana iş dünyasının dinamiklerini anlama ve yönetme konusunda derinlemesine bir perspektif kazandırdı. Genç yaşta edinmiş olduğum yönetim tecrübeleri, problem çözme yeteneklerimi geliştirdi ve stratejik karar alma süreçlerinde etkin rol almamı sağladı. Tekbaş Un bünyesindeki çalışmalarım, işletmemizin büyümesine ve sürdürülebilirliğine katkıda bulunurken, aynı zamanda kişisel ve mesleki gelişimime de büyük katkılar sundu.

Türkiye’nin tarım ve tarıma dayalı sanayi sektöründeki önemi, Konya Ovası’nın bu alandaki merkezi konumuyla daha da belirginleşmektedir. Bu kritik sektörde karşılaşılan zorlukları aşmak ve sürdürülebilir bir işleyiş sağlamak adına, sektör paydaşları ve karar alıcılarla sürekli diyalog halinde olmak, makul ve mantıklı taleplerle istişarelerde bulunmak en büyük önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Amacımız, sektöre, bölgeye ve ülkemize en iyi hizmeti sunarak, hem yerel hem de ulusal düzeyde tarımın gelişimine katkıda bulunmaktır.

Bu çerçevede, Tekbaş Un olarak, iş birliği ve sürekli iletişim içerisinde kalarak, tarım sektörünün karşılaştığı zorlukları aşmak ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamak için çalışmalarımıza aralıksız devam etmekteyiz. Amacımız, hem yerel hem de ulusal düzeyde tarımın gelişimine katkıda bulunarak, geleceğe yönelik sağlam adımlar atmaktır.


Röportaj Kategorisindeki Yazılar
10 Nisan 20239 dk okuma

“Paketleme sektörünün inovasyonunda büyük sıçramalar göreceğiz”

06 Ekim 202112 dk okuma

Dünyada yeni trend buğdayı temin et, unu kendi ülkende üret

“Bir çok ülke kendi değirmen sanayisine yatırım yaparak un ithalatını azaltma yoluna gidiyor. Dolay...