Özmen Un sponsorluğunda gerçekleşen BBM Mutfak ile Geleceğin Tadına Bak sohbetlerine katılan TUSAF Başkanı Haluk Tezcan ile iklim değişikliğinin buğday ekimi üzerine etkilerini konuştuk.
Programın sunucusu Mine Ataman tarafından iklim değişikliği yüzünden önümüzdeki yıllarda buğday üretiminin zorlaşacağı, bazı istilacı böcekler yüzünden verimin düşeceği endişelerinin olduğu hatırlatılarak, “Gelecekte buğday unundan üretilen ekmeğe ulaşabilecek miyiz?" soruları soruldu.
TUSAF Başkanı Haluk Tezcan, “Bu konuda hiçbir şüpheniz olmasın. Bugüne kadar buğday üretimi nasıl olduysa bundan sonra da olmaya devam edecek. Türkiye bu konuda gerçekten şanslı ülkelerden birisi. Mezopotamya Ovası'nda yaşıyoruz. Buğdayın ana vatanıyız. Buğdayın ana vatanı olması sebebiyle de buğdaya ulaşılabilirliği konusunda da çok yetkin, çok farklı stratejiler geliştirebilen bir tarım ülkesiyiz. Çok da değerli çiftçilerimiz var. Bu bağlamda çok da değerli ziraat odalarımız var, fakültelerimiz var, birçok sektör temsilcilerimiz var. O sıkıntılı, stresli süreci hep beraber el ele verip toprağın bize sunmuş olduğu imkanlarla tohumla, yeni gelişen yapay zeka ile teknolojik yapıyla biz buğdayımızı belki bugünden daha fazla üretmeyi sürdüreceğimizden eminim.”
Verimlilik konusu çok konuşuluyor. Siz sektörün en büyük temsilcisi olarak neler söylemek istersiniz?
“Amerika'da bir tarım fuarında gördüm; Buğdayı mibzerler sırayla ekiyorlar. Bütün her şeyi akıllı traktöre yüklemişler. Akıllı traktöre son yılların verileri girilmiş. Tarlanın koordinatlarından, ekilen tohum miktarına, hangi noktaya ekim yapıldığından ne kadar aralıklı ekim yapıldığına kadar bütün verileri girilmiş. Bütün veriler girildikten sonra traktördeki o mibzer ve altyapıdaki teknolojik gelişmelerle buğdayı 5-10 santim aralıklarla sıralı bir şekilde ekiyor. Buğday maksimum 5 santim kök salıyormuş. Aynı yöntemle 5 yıl içinde toprak sürekli ekildiği halde nadasa bırakılmış gibi dinlendiriliyor ve ona göre yüksek verim alınıyor. Yani verimliliği artıran farklı üretim teknolojileri gelişiyor. Türkiye'de bu konuyu çok yakından takip ediyor. Bu optimizasyonla tarla ekildiği halde nadasa bırakılmış gibi maksimum verimin alınmasına imkan tanınıyor.
Akıllı tarım politikaları, özellikle drone ile sulama teknolojileri geliştirilmeye çalışıyor, akıllı traktörler geliştirilmeye çalışıyor, insansız traktörler geliştiriliyor, yeni teknolojik mibzerler geliştiriliyor. Pek çok süreçte farklılıklar yaşanıyor ve bu tabii ihtiyaçlardan meydana geliyor. İhtiyaç hasıl oldukça gündeme gelen bu teknolojik yeniliklerde geleceğimizin habercisi olarak önümüze çıkıyor ve bu konuda da ben dünyada da çok büyük bir değişim olduğunu Türkiye'de de bu değişime ayak uyduracağımıza inanıyorum.
Tabii savaş olmazsa, Allah korusun kuraklık olmazsa, büyük bir kuraklık olursa, bir felaket olursa bu kadar da pozitif olmak doğru değil ama inşallah Türkiye'de bunlardan en az etkilenen ülkelerden birisi olacağına inanıyorum.”
Şu anda TUSAF olarak buğday üretimiyle ilgili teknolojiye yönelik, ARGE'ye yönelik bir çalışmanız var mı? Ne düşünüyorsunuz bu konularla ilgili?
“Biz tabii TUSAF olarak un sektörünü temsil ediyoruz. Un sanayicileri de çiftçiyle her an birlikte olan ve çiftçiyi yönlendiren kurumlardan bir tanesi. Özellikle biz Toprak Mahsulleri Ofisi ile bu konuda çok ciddi emek sarf ediyoruz.
Biz hem fiyat anlamında hem kalite anlamında gelecekte yaşanacak bir kuraklıktan etkilenecek en önemli sektörlerin başında yer alıyoruz. Stratejik bir ürünümüz var. Bu bağlamda da biz bununla ilgili olarak özellikle Tarım Bakanlığı'nın araştırma enstitüleriyle çok ikili ilişkiler kuruyoruz.
Un üretiminde çeşitlilik çok arttı. Türkiye çok büyük bir ürün portföyü oluştu. Bugün unlu mamuller alanında ihracat yapan bir ülke haline geldik. Bisküvi ihracatında dünya ikincisiyiz. Un ihracatında dünya birincisiyiz. Biz aslında un sanayisi olarak her yerdeyiz. Toplumun birçok yerinde olmazsak olmazlardan birisi olduğumuz ürünün kaliteli ve verimli olması büyük önem taşıyor. Bu sebeple de biz araştırma enstitüleriyle ortak çalışmalar yapıyoruz. Verimliğin dışında bizim en çok üzerine durduğumuz kalite sorunu var. Biz anlaşmalı çiftçilik modeliyle istediğimiz çeşit buğday ekimlerini yapmalarını sağlıyoruz. Bu hem bize kaliteli ürün elde etme imkanı tanıyor hem de çiftçimiz verimlilik anlamında daha çok ürün üretiyor. Bu da bir sonraki sene yine buğday ekmeye teşvik ediyor. Çünkü buğday ekmekten çiftçiyi kaçırdığınız zaman tekrar dönmesi çok uzun yıllar alıyor. Biz sektör olarak 2008 yılında bunu yaşadık. Şimdi yeni yeni çiftçimizin toprakla buluştuğu ve buğday ekmeye başladığı sürece başladık. Onun için çiftçinin buğdaydan vazgeçmemesi için tüm sektör paydaşları hep çiftçinin yanında yer alıyoruz. Bugün Marmara tarafına gidin inanılmaz bir buğday ekiminin arttığını göreceksiniz. Çünkü çiftçi memnun kaldığı için buğday ekiyor. Özellikle Güneydoğu'ya gittiğinizde makarnalık buğday ekiminin ne kadar çok arttığını göreceksiniz. Çünkü sektör olarak biz gerçekten buğdaya çok önem veriyoruz ki bu sene de karşılığını ülke olarak aldık. Buğday ihraç eden ülke konumuna geldik. Makarnalık buğdayda dünyanın en kaliteli buğdayını ürettik. En kaliteli buğdayını ihraç ettik. Bu aynı zamanda hem makarnacılarımızın kalite anlamında dünya birinciliklerinde farklılıklarını ortaya koyuyor. Un çeşitlerinin artmasında buğday üretiminin yaygınlaşmasında biz un sanayicilerinin büyük rolü var. Bugün buradan çiftçi de memnun, un sanayicisi de memnun, devlet de memnun, halk da memnun. Dolayısıyla sektör olarak biz her zaman bu iş birliklerini yapıyoruz.
Bütün bu yaptıklarımız yeterli mi? Şu an için yeterli desem yalan olur. Daha fazlasını yapmak durumundayız. Bunun için de sizin burada yaptığınız gibi bir araya gelip bunları çok daha büyük kitlelere duyurmamız gerekiyor. TUSAF ne yapıyor dediğiniz zaman işte aslında bunların hepsini yapıyor. Bunları yaparken biz kendimizi pazarlamada biraz eksik kalıyoruz. Burada sizlerin aracılığıyla toplumumuza bunu anlatabilme fırsatını elde ediyoruz.
Rusya'da üretimin artması, un fabrikalarının kurulmaya başlanması, Irak'ta un ihracatına yönelik bir takım tehditler konuşuluyor. Bu bağlamda Türkiye'nin un sektörünü koruyacak ne gibi tedbirler alınıyor? Yeni stratejiler, planlar var mı onu da duymak isteriz sizden?
“Tabii biz devletimizle çok sıkı işbirliği içerisindeyiz. COVID sürecinde bütün dünyada herkesin evine kapandığı dönemde en önemli ihtiyaçlardan bir tanesi undu. Biz unu sofralarımızla ailelerimizle ve raflarla buluşturmak konusunda hiçbir sıkıntı yaşatmadık. Burada tabii öncelikle çalışanlarımıza çok teşekkür etmem gerekiyor. Bütün çalışanlarımız bizimle aynı amaç doğrultusunda, aynı inançla COVID'in o en yoğun olduğu süreçte hem Türk insanımızın sofralarına hem dünya sofralarına unu ulaştırmada bizi yalnız bırakmadılar. Hep beraber inanılmaz bir başarı öyküsü yazdık. Bunu yaparken de birçok ülke hatırlarsanız lojistik anlamında büyük sıkıntılar yaşadı. Mal sevkiyatında büyük problemler yaşadı. Ama Türkiye hem ülke içerisine hem yurt dışına un gönderme konusunda en ufak bir sıkıntı yaşamadı. Burada devletimize teşekkür etmek istiyorum. Bu konuda hep yanımızda yer aldı, bize inandı, bize güvendi sektörümüzü ve ihracatımızı kapatmadı. Bu Türkiye olarak büyük bir başarı öykümüz. Sektörümüz bu konuda inanılmaz bir çaba sarf etti. Bütün dünyaya da bir örnek teşkil etti.
Diğer tarafta hatırlarsanız hemen akabinde Rusya-Ukrayna savaşı yaşandı. Orada da Türkiye bu işten maddi olarak zarar etmiş olmasına rağmen, biliyorsunuz fiyat anlamında çok daha katma değerli satabileceğimizi bilmemize rağmen, Sayın Cumhurbaşkanımızın da destekleriyle Tahıl Koridorunu hayata geçirdik. Biz parayı gözetmedik ve sektör olarak bütün dünyanın en ekonomik şartlarla buğdaya ulaşabilmesi, una ulaşılabilmesi için elimizden gelen tüm çabayı sarf ettik. Özellikle gelişmemiş ülkelere bu ürünün bir an önce ulaştırılması ve en iyi fiyatla ulaştırılması konusunda inanılmaz bir başarı öyküsü yazdık ve tahıl koridorunun sürdürülebilirliği konusunda da dünya zaten Birleşmiş Milletler de bize bu konuda hep takdirle teşekkürlerini ifade ediyor ve etmeye de devam ediyor.
Biz un sanayicilerinin un ihracatı artarak devam ediyor. Tabii gönül ister ki kendi buğdayımızla bu ihracatı yapalım. Burada sadece kendimizi düşünmeden, dünya insanlığını da düşünerek Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın bir an önce bitmesini istiyoruz.
EDİP AKTAŞ VE ERHAN ÖZMEN’E TEŞEKKÜR
Programın sonunda sektörün çatı kuruluşu olan TUSAF’ın bugünlere gelmesinde büyük emeği olan Edip Aktaş ve Erhan Özmen’e teşekkür eden Haluk Tezcan şöyle konuştu:
“Biz sektör olarak uzun yıllar bir dernek çatısı altında toplandık. Daha sonra Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu’nun (TUSAF) kuruluşu döneminde Edip Aktaş abi bizi toparladı, bir araya getirdi ve bugünlerin mimarı olarak bizim önümüzde bir duayen oldu. Ona TUSAF Başkanı olarak teşekkür etmek istiyorum. Erhan Özmen Başkanıma ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Erhan Başkanım da gerçekten sektörde vizyonuyla hep abilik yaptı. Sektörün bugünlere ve daha iyi yerlere gelebilmesi adına da kendisi birçok konuda öncü oldu. Ben ona da yapmış olduğu değerli çalışmalarından dolayı çok teşekkür ediyorum.”
TUSAF’ın bu yıl Antalya’da gerçekleştirdi kongrenin dünyada ses getirdiğini kaydeden Haluk Tezcan, “Bu kongre ile un sanayisinin Türkiye'deki başarı hikayesini bütün dünyaya sunabilme fırsatı yakalıyoruz. Bu sene bir ilki yaptık, gerek Rusya'yı, gerek Ukrayna'yı, gerek Amerika'yı, gerekse Avrupa Birliği'ni aynı platforma getirme başarısını sağladık. Bu dünyada bir ilk oldu. Çünkü birçok konuda bir araya gelmekte imtina eden bu topluluğu bir araya getirerek dünya insanlığına da katkı koyduk” dedi.
Sohbetin sonunda BBM Dergisi’ne, program sunucusu Mine Ataman’a ve BBM Mutfak’ta pizza ve simit pişiren Muharrem Usta’ya teşekkür eden Haluk Tezcan, “Özellikle son dönemlerde un yemeyin, gluten tüketmeyin, aman onu yapmayın sürecinde hep yayınlarınızla yanımızda oldunuz. Unun ne kadar kıymetli olduğunu, insan için unun ne kadar değerli olduğunu bütün sosyal medyanızda olsun, gerek yapmış olduğunuz yayınlarla unun ne kadar önemli olduğunu ve insan beslenmesinde olmazsa olmazı olduğunu ifade ediyorsunuz. Geleceğin tadı güzelmiş tavsiye ederim.”