Makarna ve un gibi temel gıda kalemlerini kapsayan hububat, bakliyat,
yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü, yılın ilk 9 ayında toplam 9 milyar
dolarlık ihracata ulaştı.
Ahmet Tiryakioğlu
Türkiye’nin temel gıda ihracatında lokomotif sektörlerinden biri olan hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri, 2025 yılının ilk dokuz ayında 9 milyar dolarlık ihracat geliri elde etti. Makarna, un, çikolata, bitkisel yağ ve şekerleme gibi ürünleri kapsayan sektör, miktar bazında geçen yıla göre gerilese de birim fiyat artışları sayesinde değer bazında büyüme kaydetti.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, sektörün ihracatı geçen yılın aynı dönemine kıyasla miktar olarak yüzde 5,6 düşerken, birim fiyatlardaki %10,4’lük artış toplam değeri %4,2 oranında yükseltti. En yüksek ihracat artışı, %61,7’lik artışla 971,7 milyon dolar seviyesine ulaşan çikolata ve kakaolu
ürünler grubunda gerçekleşti. Onu %16,6 artışla 790,4 milyon dolarlık ihracata ulaşan ayçiçek yağı takip etti.
Sektörün en büyük pazarı konumundaki Irak’a yapılan ihracat, pazardaki sorunlar nedeniyle %16,6 oranında gerilerken, ABD’ye yapılan ihracat ise %38,8
artışla 647,9 milyon dolar seviyesine yükseldi. Türkiye’nin ihracatında öne çıkan diğer pazarlar arasında Suriye, Cezayir ve Suudi Arabistan yer alırken, Almanya ve Birleşik Krallık da sektörün en çok ihracat yaptığı ilk 10 ülke arasındaki yerini korudu.
“Sektörümüz iç piyasada dengeleyici bir rol üstleniyor”
TİM Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet
Tiryakioğlu, sektörün hem ihracatta hem de iç piyasada istikrar unsuru olarak öne çıktığını belirtti.
Tiryakioğlu,
Eylül ayı PMI verilerine göre diğer birçok sektörün yeni sipariş almakta zorlandığı bir dönemde gıda sanayinin üretim hacmini artırmayı başardığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Eylül ayında gıda enflasyonundaki yükseliş, büyük ölçüde taze meyve ve sebze fiyatlarındaki artıştan kaynaklandı. Ancak hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar tarafında fiyat istikrarının daha dengeli olduğunu, sektörümüzün iç piyasada dengeleyici bir rol üstlendiğini görüyoruz.
TMO’nun hububat satış fiyatlarını makul seviyelerde açıklaması ve piyasaya yeterli ürün arz etmesi, iç piyasadaki dengelenmeye önemli katkı sağladı. Bu adımlar hem sektör hem de tüketici açısından güven tazeleyen gelişmeler oldu.”
Tiryakioğlu ayrıca, girdi maliyetlerindeki artışın üretimi sınırladığını da vurguladı:
“Gübre, akaryakıt ve lojistik giderlerindeki artış, üretim tarafındaki arzın istenen ölçüde artmasını engelliyor. Üretim bölgeleriyle tüketim merkezleri arasındaki mesafelerin büyümesi ve gıda zincirinin uzaması, maliyetleri yukarı çekiyor. Bu noktada, hammadde fiyatlarının regülasyonunun yanı sıra üretim maliyetlerini yönetilebilir hale getirecek destek ve teşvik mekanizmalarının güçlendirilmesi kalıcı bir çözüm sağlayacaktır.”
“Türk gıda sanayinin katma değer üretme gücü yüksek”
Sektörün birim ihracat fiyatlarındaki %10’un üzerindeki artışın, Türkiye’nin gıda sanayiindeki katma değer üretme gücünü gösterdiğini ifade eden Tiryakioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Tarımsal üretime yönelik desteklerin güçlenmesi ve gıda işletmelerinin kapasite artışı, enflasyonla mücadeleye katkı sağlayarak hem iç piyasa istikrarını hem de dış pazarlardaki rekabet gücünü artıracaktır.
Bu noktada verimlilik ve ölçek ekonomisi sektörün başlıca gündem maddeleri olmalıdır. Tarımın gelişiminde bilgi ve sermayenin toprakla buluşması kritik önem taşıyor. Çiftçilerimizin tecrübesi ve üretim altyapısı ile sanayici ve ihracatçımızın sermaye ve pazar bilgisi birleştiğinde, sözleşmeli üretim modeli riskleri azaltarak hem üretimde istikrarı hem de gıda zincirinde sürdürülebilirliği güçlendirecektir.”
Tiryakioğlu, bu bütüncül yaklaşımın yerleşmesinin, Türkiye’nin hem enflasyonla
mücadelesine hem de küresel gıda ihracatındaki konumuna uzun vadede katkı sağlayacağını sözlerine ekledi.