İklim değişikliği çağımızın en tehlikeli çevre sorunlarından birisi olup, ekonomi içindeki tüm sektörleri etkiliyor. İklim değişikliğinin yol açtığı afetlerden birisi de kuraklık. Tarım sektörü, doğaya bağlı yapısı gereği iklim değişikliğinden en çok etkilenecek sektördür. İklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonunun azaltılması, ülkelerin üretim faaliyetlerini de etkiliyor. Bu nedenle, iklim değişikliği aynı zamanda bir kalkınma problemidir.
Kuraklığın, en önemli etkisi tarımsal üretim miktarının azalması ile gıda güvenliği tehdit etmesidir. Kuraklık yaşanan yılda, tarımda üretimin azalması, ürünlerin kalitesinin düşmesi, gıda arzının azalması, gıda fiyatlarının yükselmesi, özellikle düşük gelirli grupların gıdaya erişiminin zorlaşması, yetersiz beslenme, açlık, ölümlere neden olabilmekte, böylece ülkenin gıda güvenliği tehdit altına girebilmektedir. Kuraklığın etkisi takip eden yıllarda da devam etmektedir. Çünkü, çiftçi elde ettiği düşük gelirden kaynaklanan sermaye azlığı nedeniyle kuraklık sonrası dönemde üretimden çekilme, daha az alan ve girdi kullanımı ile tarımsal üretimin normal yıllardaki seviyesine ulaşamamasına neden olabilmektedir.
Kuraklık dönemlerinde üretim azlığı nedeniyle fiyatların daha yüksek seviyede gerçekleşmesi, özellikle düşük gelirli grupların ve çocuk ve gençlerin sağlıklı ve dengeli beslenme için gıdaya erişimini, özellikle hayvansal kökenli gıdaya erişimlerini zorlamaktadır
Küresel ısınma sonucu yaşanan kuraklık dünya genelinde tarımsal üretimi olumsuz etkiledi. Birçok ülkede kuraklık yüzünden özellikle buğday ve mısır üretiminde ciddi düşüşler yaşandı. Bu ülkelerden bir tanesi de Türkiye. Türkiye’nin tahıl ambarı olarak nitelenen Konya havzasında uzun süre devam eden kuraklık buğday hasadını vurdu. Aynı şekilde Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerinde yaşanan kuraklık yüzünden rekoltede ciddi kayıplar yaşandı. Bu da buğday fiyatlarına artış olarak yansıdı. Buğday, arpa ve mısır gibi ürünlerdeki fiyat artışları ise makarna, bulgur ve ekmek gibi temel gıda ürünlerini doğrudan etkiliyor.
Tahıl üretiminde yaşanan kayıplar ithalatın artmasına sebep oldu. Ancak kuzey yarım küreyi vuran sıcak hava dalgaları nedeniyle dünyanın en büyük iki buğday üreticisi Rusya ve Kanada’da da rekolte düşüşü yaşandı.
Açıklanan resmi rakamlara göre Türkiye’de 2020 yılında 20 milyon ton civarında buğday üretilmişti. Ancak 2021 yılında kuraklığın bazı yerlerde yüzde 70’e varan verim kayıplarına sebep olmasından kaynaklı, rekolte tahminlerinde büyük düşüş görüldü. 2021 yılına ilişkin üretim miktarlarını açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK), buğday üretimi yüzde 13.9 oranında azalarak 17.7 milyon tona düştü. Uzmanların hesaplamalarına göre ise 2021 yılı için buğday rekolte tahminleri 12 milyon ile 17 milyon ton arasında değişiyor.
Hem üretimin düşük olması hem de girdi maliyetlerinin artması sebebiyle buğday fiyatlarında ciddi artışlar yaşandı. Buğday fiyatının artmasının sebebi yalnızca kuraklık değil. Üretim maliyetinin artması, tarımsal ürün fiyatlarının artmasında en büyük etkenlerden biri olarak görülüyor. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de gübre fiyatları adeta katlanarak arttı.
Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 17 Mayıs 2021 tarihinde açıklanan hububat alım fiyatlarına göre Makarnalık Buğday için bir önceki yıla göre %36 artışla ton başına 2.450 TL, Kırmızı/Beyaz Sert Ekmeklik Buğday için bir önceki yıla göre %36 artışla ton başına 2.250 TL olarak belirlendi. Özellikle hububat ve bakliyat piyasalarında düzenleyici, istikrarı sağlayıcı rolü olan TMO’nun açıkladığı bu fiyatlar bir önceki yıla göre çok yüksekti. Ancak kuraklık ve COVID-19 salgını sebebiyle yukarı fırlayan yurt dışındaki fiyatların da etkisiyle kısa sürede oluşan piyasa fiyatlarının çok altında kaldı.
Ancak pandemi kaynaklı artan talep, üretici ülkelerin ihracatı kısıtlaması, kuraklık ve artan kur nedeniyle, son bir yılda Türkiye'de buğday fiyatı 2 bin 250 TL'den 4 bin 500 TL'nin üzerine çıktı. Buğday, insan beslenmesindeki unlu mamuller, makarna ve bulgur gibi en temel besinlerin ham maddesidir. Dolayısıyla, diğer tarımsal ürünlere göre daha hayati öneme sahiptir. Bu nedenle dünyada COVID-19 salgınında buğday ürünlerine talep, görülmemiş şekilde arttı.
Un, ekmek, makarna, simit, börek, baklava gibi unlu mamüllere zam olarak yansıyan buğday fiyatlarındaki artış Polatlı Ticaret Borsası’nda bir ara ton başına 6 bin 500 liraları görmüştü. Buğday fiyatlarındaki hızlı artışa kuraklık ve ihracatçı ülkelerin uyguladığı yüksek vergilerin olumsuz etkisinin yanı sıra döviz kurundaki spekülatif yükseliş etkili olmuştu.
Toprak Mahsulleri Ofisinin 25 Kasım’da yaptığı 385 bin ton buğday ithalatı ihalesinde ton fiyatı 395 dolar sınırına kadar dayandı. 385 bin ton kapasiteli ihalenin 210 bin tonluk kısmını oluşturan 13.5 proteinli buğday için ton başına 394,90 dolar ile 380 dolar arasında değişen fiyatlar verildi. 175 bin tonluk kısmını oluşturan 12.5 proteinli buğday için ton başına 387,40 dolar ile 376 dolar arasında değişen fiyatlar oluştu. Ancak daha sonra TMO’nun 21 Aralık 2021’de yaptığı 320 bin tonluk buğday ithalatı ihalesinde bir önceki 385 bin tonluk ihaleye göre fiyat ton başına 12.5 proteinli ekmeklik buğday için 20,1 dolar 13.5 proteinli ekmeklik buğday için ise 32,90 dolar düştü.
Üreticileri koruyup kollamanın yanında tüm halkın gıda güvenliği için tedbir alma görevi olan TMO’nun stoklarına sürekli takviyeler yaparak un değirmenlerine uygun fiyatlı buğday satmak için attığı adımlar piyasalarda panik oluşmasını engelledi.
Kuraklığın ciddi boyutlarda etkilediği fiyat artışları Ekim ve Kasım aylarında ülke genelinde yağan yağmurlarla bir nebze geriledi. Geçen yılın aynı dönemlerine göre, yani Ekim ve Kasım aylarında tarımsal üretimin tohumlarının tarlaya atıldığı dönemden itibaren Aralık ayı ortalarına kadar alınan yağışın daha fazlasını bu sene aldı. Bu yağışlar kur ve yurt dışı fiyatların da etkisiyle tavan yapan fiyatları bir nebze olsun aşağılara çekti.

Türkiye'de fiyatlara bakıldığında, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin 2021 ürünü ekmeklik buğday alım fiyatı, 17 Mayıs 2021'de ton başına 2 bin 250 lira olarak açıkladı. Bu fiyat, o gün 269 dolara denk geliyordu. Dolar da 8,36 liraydı. O günden Aralık 2021'e kadar geçen süreçte, Türkiye'nin kullandığı buğdayın tonu döviz bazında yaklaşık 100 dolar arttı. Aralık ayı başındaki kur ile hesaplandığında, buğdayın tonu 4.500 liranın üzerine çıktı. Ekmeklik buğday fiyatının tonu, bir ara 6 bin liranın üzerinde borsalarda işlem gördü. Böylece buğdayın fiyatı, sadece 7 ayda, TMO'nun alım fiyatının iki katından da yüksek bir seviyeye ulaşmış oldu. Bu sebeple Türkiye'de ekmek ve makarna başta olmak üzere bütün unlu mamullere arka arkaya zam geldi.
Hali hazırda yağışların önceki yıllara göre ortalamaların altında kalması, gübre fiyatlarında son bir yılda yaşanan 4 kattan fazla artıştan dolayı üreticinin daha az gübre isteyen ürünlere yönelmesi veya daha az gübre kullanması Türkiye'de 2022 yılında buğday veriminin bir miktar daha gerileyeceği tahminini yapmamıza imkan tanıyor.
RUS BUĞDAYININ EN İYİ MÜŞTERİSİ TÜRKİYE
Türkiye’nin ithal ettiği buğdayın yüzde 67’sini Rusya karşılıyor. Türkiye, 2020’de ithal edilen 9 milyon 750 bin ton ithal buğdayın 6.5 milyon tonunu Rusya’dan, 1 milyon tonunu Ukrayna’dan, 550 bin tonunu Kanada’dan, 400 bin tonunu Meksika’dan ve 300 bin tonunu da Litvanya’dan almıştı. Bu yıl Türkiye, Rus buğdayının en iyi müşterisi oldu. Rusya, 1 Temmuz-11 Kasım arasında 16.6 milyon ton buğday ihraç etti. Söz konusu dönemde ülkenin ihracatı yüzde 16 azaldı. Türkiye kasım ayı itibariyle 3.3 milyon ton buğday alarak 2020/21 mali yılında Rusya’nın en iyi müşterisi oldu